PekYakinda
Yeni Üye
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Kısmı Genel Dahiliye Bilim Kolu Öğretim Üyesi ve Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Üyesi Dr. Oğuz Abdullah Uyaroğlu, Covid-19 süreci, influenza (grip), influenza aşısı ve immün sisteminin kuvvetlendirilmesine ait detayları anlattı.
İnfluenzanın üst teneffüs yolu enfeksiyonuna niye olan bir virüs olduğunu söz eden Uyaroğlu, “Soğuklar başladı, kış aylarına yaklaşıyoruz. Üst teneffüs yolu enfeksiyonu niçiniyle de hastanelere müracaatlarda epeyce bariz bir artış var. Nezle ve grip ayrımını yapmak hayli değerli. Her ikisini de ‘Nezle oldum’ ve ‘Grip oldum’ diye bir arada söylüyoruz. Nezle daha epey rhinovirüs (nezle virüsü) ve öteki virüslerle bir arada üst teneffüs yolu enfeksiyonu yapıyor.
Hastalar; halsizlik, yorgunluk, öksürük, kas ağrıları ve burun akıntısı üzere semptomlarla bize başvurabiliyorlar. Lakin bunların etkeni influenza değil. Nezle için ‘paçavra hastalığı’ da diyoruz. Birçok vakit o da sahiden hastaları yatırabiliyor lakin influenzadan farkı var. İnfluenza, tıpkı biçimde üst teneffüs yolu hastalığına niye olabildiği üzere alt teneffüs yolu enfeksiyonlarına da sebep olabiliyor. Yani zatürreye, akciğer tutulumuna ve şayet yaşlıysanız, kronik hastalığınız var ise zatürre niçiniyle fazlaca önemli komplikasyonlara (istenmeyen etkiler) niye olabiliyor. Ağır bakım yatışlarına hatta ölümlere de niye olabiliyor” diye konuştu.
“EYLÜL AYINDAN İTİBAREN HASTALARIN AŞILANMASINI ÖNERİYORUZ”
Her yıl dünyada 3 ile 5 milyon kişinin influenzaya yakalandığını ve 300 ile 500 bin kişinin influenzadan ömrünü kaybettiğini söz eden Uyaroğlu, “Kuzey ve Güney Yarım Küre’de grip mevsiminin ayları değişmek üzere ülkemizde eylül ayının başlangıcından itibaren görüyoruz ve bu mühlet mart ayına kadar, hatta nisan ayının başlarına kadar devam ediyor. O yüzden bizler, eylül ayından itibaren hastaların aşılanmasını öneriyoruz, bilhassa risk kümesindekilerin. Bunlar; 65 yaş üstünde olan herkes, lakin 65 yaşın altında da kronik akciğer hastalığı, böbrek hastalığı, kalp hastalığı, diyabeti olanlar ve obezite üzere kronik hastalığı olanlar risk grubundadır. Hamileler bir daha önemli bir risk kümesi. Ayrıyeten çocuklar da bir daha influenzadan önemli bir biçimde etkileniyor” dedi.
“ÖZELLİKLE RİSK KÜMESİNDE OLANLARIN HER SENE KESİNLİKLE AŞILANMASI GEREKİYOR”
Uyaroğlu, hastalığın önüne geçebilmek için influenza aşısının tesirli bir sistem olduğunu vurgulayarak, “Özellikle risk kümesinde olanların her sene kesinlikle aşılanması gerekiyor. Sağlıklı yaş alma kapsamında da her sene aşı olmamız gerekiyor. Artık halkımız da varyantları öğrendi. Covid-19 pandemisi bize virüsler hakkında biroldukca şey öğretti. İnfluenza virüsü de aslında her yıl değişime uğruyor ve bizim olduğumuz aşılar bir sene evvel görülen influenza virüs varyantından oluşan aşılar. İnfluenza virüs aşıları canlı aşılar değil, inaktif aşılar olarak geçiyor ve ülkemizde de bu aşılar vuruluyor.
Aslında bu aşılar içerisinde virüsün kendisi yok. Virüsün hastalığa niye olan parçacıkları var. Bunları bedene vererek, influenza virüsüne karşı bağışıklık oluşturuyoruz ve bu türlü de bağışıklık kazanmış oluyoruz. Koruyuculuk yüzde yüz değil doğal, aşı olanlar bir daha hasta olabiliyor. Ancak aşı olursanız hastaneye yatışınız engellenebiliyor. Hastalığı fazlaca daha yavaşça bir biçimde geçirebiliyorsunuz. ötürüsıyla aşıları olmak hem toplum sıhhati açısından birebir vakitte ferdi sıhhatimiz açısından faydalı olacaktır” biçiminde konuştu.
YÜKSEK DOZ MİNERALLERİN YARARI YOK!
Takviye besinlerin immün sistemini kuvvetlendirme konusunda influenza aşısı kadar tesirli olmadığının altını çizen Uyaroğlu, kelamlarına şu biçimde devam etti:
“Uyku kalitesi sağlıklı ömür için epeyce değerli. Sağlıklı ve istikrarlı beslenmenin yararı var. Ancak bunun haricinde influenzadan korunmak için yüksek doz C ve D vitamini kullanması yahut öteki minerallerin kullanmasının ek bir yararı olmayacaktır. Bunun yanı sıra, alkol ve sigara kullanmasının azaltılması, istikrarlı beslenmeyle bir arada uyku sistemimize dikkat etmek, spor ve idman; aslında sağlıklı ömür için en değerli faktörlerdir. İnfluenza üzere aşı ile önlenebilen hastalıklardan korunabilmek için aşı kesinlikle hayatımıza olmalı ve her sene grip aşısını olmalıyız.”
Uyaroğlu, influenza semptomlarının görünmesiyle bir arada hastaların antibiyotik tedavisine başvurmalarının kusur olduğunu ve antibiyotiklerin gerçek bir tedavi metodu olmadığını kaydetti. Uyaroğlu ayrıyeten, semptomların görülmesiyle bir arada tabibe başvurulmasını ve onların önerdiği tedavi formlarının izlenmesi gerektiğini ekledi.
“ESKİ DÜŞMANIMIZ İNFLUENZA DA HAYATIMIZA DÖNDÜ”
Covid-19 pandemi süreciyle bir arada maske, uzaklık ve hijyen kurallarına hayli fazla dikkat edildiğini ve bu sayede influenzanın son 2 yılda neredeyse hiç görülmediğini hatırlatan Uyaroğlu, “Okullar açıldı. Çocuklar aslında hem risk kümesinde birebir vakitte hastalığı taşıyıcılar. Risk faktörü kümesinde olmasalar da meskenlerine influenzayı taşıyorlar. Anneler, babalar yahut konutta olan yaşlılar da bundan etkileniyor. Covid-19 da eski düşmanımız influenza da bir daha hayatımıza döndü. O yüzden ne olursa olsun maske, uzaklık ve hijyen kurallarına uymakta yarar var” değerlendirmesinde bulundu.
İnfluenzanın üst teneffüs yolu enfeksiyonuna niye olan bir virüs olduğunu söz eden Uyaroğlu, “Soğuklar başladı, kış aylarına yaklaşıyoruz. Üst teneffüs yolu enfeksiyonu niçiniyle de hastanelere müracaatlarda epeyce bariz bir artış var. Nezle ve grip ayrımını yapmak hayli değerli. Her ikisini de ‘Nezle oldum’ ve ‘Grip oldum’ diye bir arada söylüyoruz. Nezle daha epey rhinovirüs (nezle virüsü) ve öteki virüslerle bir arada üst teneffüs yolu enfeksiyonu yapıyor.
Hastalar; halsizlik, yorgunluk, öksürük, kas ağrıları ve burun akıntısı üzere semptomlarla bize başvurabiliyorlar. Lakin bunların etkeni influenza değil. Nezle için ‘paçavra hastalığı’ da diyoruz. Birçok vakit o da sahiden hastaları yatırabiliyor lakin influenzadan farkı var. İnfluenza, tıpkı biçimde üst teneffüs yolu hastalığına niye olabildiği üzere alt teneffüs yolu enfeksiyonlarına da sebep olabiliyor. Yani zatürreye, akciğer tutulumuna ve şayet yaşlıysanız, kronik hastalığınız var ise zatürre niçiniyle fazlaca önemli komplikasyonlara (istenmeyen etkiler) niye olabiliyor. Ağır bakım yatışlarına hatta ölümlere de niye olabiliyor” diye konuştu.
“EYLÜL AYINDAN İTİBAREN HASTALARIN AŞILANMASINI ÖNERİYORUZ”
Her yıl dünyada 3 ile 5 milyon kişinin influenzaya yakalandığını ve 300 ile 500 bin kişinin influenzadan ömrünü kaybettiğini söz eden Uyaroğlu, “Kuzey ve Güney Yarım Küre’de grip mevsiminin ayları değişmek üzere ülkemizde eylül ayının başlangıcından itibaren görüyoruz ve bu mühlet mart ayına kadar, hatta nisan ayının başlarına kadar devam ediyor. O yüzden bizler, eylül ayından itibaren hastaların aşılanmasını öneriyoruz, bilhassa risk kümesindekilerin. Bunlar; 65 yaş üstünde olan herkes, lakin 65 yaşın altında da kronik akciğer hastalığı, böbrek hastalığı, kalp hastalığı, diyabeti olanlar ve obezite üzere kronik hastalığı olanlar risk grubundadır. Hamileler bir daha önemli bir risk kümesi. Ayrıyeten çocuklar da bir daha influenzadan önemli bir biçimde etkileniyor” dedi.
“ÖZELLİKLE RİSK KÜMESİNDE OLANLARIN HER SENE KESİNLİKLE AŞILANMASI GEREKİYOR”
Uyaroğlu, hastalığın önüne geçebilmek için influenza aşısının tesirli bir sistem olduğunu vurgulayarak, “Özellikle risk kümesinde olanların her sene kesinlikle aşılanması gerekiyor. Sağlıklı yaş alma kapsamında da her sene aşı olmamız gerekiyor. Artık halkımız da varyantları öğrendi. Covid-19 pandemisi bize virüsler hakkında biroldukca şey öğretti. İnfluenza virüsü de aslında her yıl değişime uğruyor ve bizim olduğumuz aşılar bir sene evvel görülen influenza virüs varyantından oluşan aşılar. İnfluenza virüs aşıları canlı aşılar değil, inaktif aşılar olarak geçiyor ve ülkemizde de bu aşılar vuruluyor.
Aslında bu aşılar içerisinde virüsün kendisi yok. Virüsün hastalığa niye olan parçacıkları var. Bunları bedene vererek, influenza virüsüne karşı bağışıklık oluşturuyoruz ve bu türlü de bağışıklık kazanmış oluyoruz. Koruyuculuk yüzde yüz değil doğal, aşı olanlar bir daha hasta olabiliyor. Ancak aşı olursanız hastaneye yatışınız engellenebiliyor. Hastalığı fazlaca daha yavaşça bir biçimde geçirebiliyorsunuz. ötürüsıyla aşıları olmak hem toplum sıhhati açısından birebir vakitte ferdi sıhhatimiz açısından faydalı olacaktır” biçiminde konuştu.
YÜKSEK DOZ MİNERALLERİN YARARI YOK!
Takviye besinlerin immün sistemini kuvvetlendirme konusunda influenza aşısı kadar tesirli olmadığının altını çizen Uyaroğlu, kelamlarına şu biçimde devam etti:
“Uyku kalitesi sağlıklı ömür için epeyce değerli. Sağlıklı ve istikrarlı beslenmenin yararı var. Ancak bunun haricinde influenzadan korunmak için yüksek doz C ve D vitamini kullanması yahut öteki minerallerin kullanmasının ek bir yararı olmayacaktır. Bunun yanı sıra, alkol ve sigara kullanmasının azaltılması, istikrarlı beslenmeyle bir arada uyku sistemimize dikkat etmek, spor ve idman; aslında sağlıklı ömür için en değerli faktörlerdir. İnfluenza üzere aşı ile önlenebilen hastalıklardan korunabilmek için aşı kesinlikle hayatımıza olmalı ve her sene grip aşısını olmalıyız.”
Uyaroğlu, influenza semptomlarının görünmesiyle bir arada hastaların antibiyotik tedavisine başvurmalarının kusur olduğunu ve antibiyotiklerin gerçek bir tedavi metodu olmadığını kaydetti. Uyaroğlu ayrıyeten, semptomların görülmesiyle bir arada tabibe başvurulmasını ve onların önerdiği tedavi formlarının izlenmesi gerektiğini ekledi.
“ESKİ DÜŞMANIMIZ İNFLUENZA DA HAYATIMIZA DÖNDÜ”
Covid-19 pandemi süreciyle bir arada maske, uzaklık ve hijyen kurallarına hayli fazla dikkat edildiğini ve bu sayede influenzanın son 2 yılda neredeyse hiç görülmediğini hatırlatan Uyaroğlu, “Okullar açıldı. Çocuklar aslında hem risk kümesinde birebir vakitte hastalığı taşıyıcılar. Risk faktörü kümesinde olmasalar da meskenlerine influenzayı taşıyorlar. Anneler, babalar yahut konutta olan yaşlılar da bundan etkileniyor. Covid-19 da eski düşmanımız influenza da bir daha hayatımıza döndü. O yüzden ne olursa olsun maske, uzaklık ve hijyen kurallarına uymakta yarar var” değerlendirmesinde bulundu.