Mert
Yeni Üye
Donlu Gün Sayısı En Fazla Nerede? Bir Hikâyenin Peşinde
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle sadece bir meteorolojik veriden değil, o verinin ardındaki insan hikâyesinden söz etmek istiyorum. Hani bazen bir haber okuruz: “Türkiye’de donlu gün sayısı en fazla şu ilde” derler, geçer gideriz. Ama ben hep düşünürüm — o donlu günlerde kim üşür, kim çalışır, kim bekler? İşte bu satırları yazarken, siz forumdaşlarla paylaşmak istediğim hikâye tam da bunun üzerine.
Bir Kasaba, Bir Kış ve İki Farklı Yürek
Doğu Anadolu’nun sessiz bir kasabasında geçiyor hikâyem.
Geceleri eksi yirmi beş dereceyi bulan bir soğuk, sabahları buz tutmuş yollar, beyaza kesmiş tarlalar… İşte Türkiye’nin donlu gün sayısının en yüksek olduğu yerlerden biri burası: Erzurum’un Oltu ilçesi.
Kasabada iki insanın yolları kesişiyor:
Kerem – stratejik düşünen, çözüm odaklı, mühendis kökenli bir belediye çalışanı.
Zehra – insanın kalbine dokunan, empatik, öğretmenlik yapan bir kadın.
Kerem’in derdi, kasabanın don yüzünden zarar gören su şebekesini onarmak. Zehra’nın derdi ise sabahları donan ayaklarıyla okula yürüyen çocukları sıcak tutmak. Aynı soğukta, iki farklı mücadele.
Soğukla Mücadele: Akıl ve Yürek Arasında
Bir sabah Kerem belediyenin atölyesinde hararetli bir tartışmaya girer:
“Su borularını tamamen yer altına alırsak bu iş çözülür,” der, “bir daha donmazlar. Maliyeti yüksek ama uzun vadeli çözüm.”
Zehra ise okulda çocuklarla konuşurken aynı konuyu farklı bir yerden ele alır:
“Çocuklar,” der, “soğuk hep olacak ama biz birbirimizi ısıtabiliriz. Her sabah biriniz elinde sıcak bir süt, diğeri soba için odun getirsin. Birlikte bu kışı atlatacağız.”
İşte o an fark edersiniz: erkek aklıyla kadın yüreği, aynı donu farklı biçimde çözmeye çalışır.
Kerem’in stratejik planları kasabanın geleceğini kurtarır; Zehra’nın empatisi ise insanların bugünkü umudunu canlı tutar.
Donlu Günlerin Anlamı
Kerem haftalarca boru hatlarını çizdi, planlar yaptı, hesapladı.
Ama bir sabah, köyün tepesinde donmuş bir çeşmeden su alırken Zehra’yla karşılaştı. Kadın, minik öğrencilerinin eline eldiven geçiriyor, nefesiyle küçük parmakları ısıtıyordu.
“Senin çizdiğin planlar suyu kurtaracak Kerem,” dedi Zehra, “ama bazen bir çocuğun parmak ucundaki don, bütün kasabanın kalbini soğutur.”
Kerem o cümleyi hiç unutmadı. Çünkü o gün anladı: don sadece toprakta değil, insanın içinde de yaşar. Ve o içsel donu çözmek için sadece mühendislik değil, şefkat de gerekir.
Birlikte Çözüm: Akıl ve Duygu Dengesi
O kışın en sert gecesinde, kasabanın su hattı tamamen dondu. Halk panik içinde belediyeye koştu. Kerem, planlarını uygulamaya koydu ama çalışmalar günler sürdü.
Bu arada Zehra, okulun sobasını gece gündüz yaktırdı, öğrenciler için battaniyeler örgüldü, kadınlar birbirine çorba taşıdı.
Bir akşam, soğuktan kırılan boruların başında Kerem, donmuş toprağı kazarken Zehra geldi. Elinde termosla sıcak çay vardı.
“Sen bu şehri aklınla ısıtıyorsun, ben kalbimle,” dedi gülümseyerek.
“Belki birlikte, gerçekten baharı getiririz.”
O an, ikisinin de yüzünden çıkan buhar, sanki kasabanın üzerindeki donu biraz çözmüştü.
Donlu Gün Sayısı En Fazla Nerede?
Evet, meteorolojik olarak bu sorunun cevabı basit: Erzurum, Kars, Ardahan ve çevresi Türkiye’nin donlu gün sayısı en fazla olan yerleridir. Ama insan hikâyeleri öyle kolay ölçülmez.
Belki de asıl soru şudur:
Donlu gün sayısı en fazla nerede?
Belki kalbini kapatan şehirlerde…
Belki de birbirini unutan insanlarda.
Zehra ve Kerem’in hikâyesi bize bunu hatırlatıyor:
Don sadece hava durumuyla ilgili değildir; bazen ilgisizlik, bazen sevgisizliktir o don. Ve çözülmesi için bir harita değil, bir insanın sıcaklığı gerekir.
Forumun Kalbine Soru: Sizce Donu Kim Çözer?
– Sizce soğukla mücadelede akıl mı, yürek mi daha etkili?
– Hayatta karşılaştığınız “donlu günlerde” kimler yanınızdaydı?
– Bir kasabayı ısıtan şey plan mıydı, dayanışma mı?
– Donu çözmek için strateji mi gerekir, empati mi?
Forumdaşlar, belki de bu hikâye sadece bir kasabadan değil, hepimizden bir parça anlatıyor.
Her birimizin içinde bir “kış” var. Kimi bunu mühendis aklıyla çözmeye çalışıyor, kimi bir tebessümle.
Ama asıl mesele, o kışın içinde birine el uzatabilmekte.
Son Söz: Donu Çözen İnsan
Bir sabah Kerem’in hazırladığı sistem tamamlandı. Borular artık donmuyordu.
Zehra okulun duvarına bir not astı:
> “Sıcak suyu getiren akla, sıcak kalpleri unutmayan yüreklere selam olsun.”
Kasaba yeniden nefes aldı.
Ve herkes biliyordu: donlu gün sayısı hâlâ çoktu ama artık o don, insanların içinde değil, sadece hava raporlarında kalmıştı.
Belki de Türkiye’nin en çok donlu gün yaşayan yerinde, en sıcak hikâye orada yaşandı.
Ve o hikâye bize hâlâ soruyor:
“Sence, senin içindeki donu kim çözer?”
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle sadece bir meteorolojik veriden değil, o verinin ardındaki insan hikâyesinden söz etmek istiyorum. Hani bazen bir haber okuruz: “Türkiye’de donlu gün sayısı en fazla şu ilde” derler, geçer gideriz. Ama ben hep düşünürüm — o donlu günlerde kim üşür, kim çalışır, kim bekler? İşte bu satırları yazarken, siz forumdaşlarla paylaşmak istediğim hikâye tam da bunun üzerine.
Bir Kasaba, Bir Kış ve İki Farklı Yürek
Doğu Anadolu’nun sessiz bir kasabasında geçiyor hikâyem.
Geceleri eksi yirmi beş dereceyi bulan bir soğuk, sabahları buz tutmuş yollar, beyaza kesmiş tarlalar… İşte Türkiye’nin donlu gün sayısının en yüksek olduğu yerlerden biri burası: Erzurum’un Oltu ilçesi.
Kasabada iki insanın yolları kesişiyor:
Kerem – stratejik düşünen, çözüm odaklı, mühendis kökenli bir belediye çalışanı.
Zehra – insanın kalbine dokunan, empatik, öğretmenlik yapan bir kadın.
Kerem’in derdi, kasabanın don yüzünden zarar gören su şebekesini onarmak. Zehra’nın derdi ise sabahları donan ayaklarıyla okula yürüyen çocukları sıcak tutmak. Aynı soğukta, iki farklı mücadele.
Soğukla Mücadele: Akıl ve Yürek Arasında
Bir sabah Kerem belediyenin atölyesinde hararetli bir tartışmaya girer:
“Su borularını tamamen yer altına alırsak bu iş çözülür,” der, “bir daha donmazlar. Maliyeti yüksek ama uzun vadeli çözüm.”
Zehra ise okulda çocuklarla konuşurken aynı konuyu farklı bir yerden ele alır:
“Çocuklar,” der, “soğuk hep olacak ama biz birbirimizi ısıtabiliriz. Her sabah biriniz elinde sıcak bir süt, diğeri soba için odun getirsin. Birlikte bu kışı atlatacağız.”
İşte o an fark edersiniz: erkek aklıyla kadın yüreği, aynı donu farklı biçimde çözmeye çalışır.
Kerem’in stratejik planları kasabanın geleceğini kurtarır; Zehra’nın empatisi ise insanların bugünkü umudunu canlı tutar.
Donlu Günlerin Anlamı
Kerem haftalarca boru hatlarını çizdi, planlar yaptı, hesapladı.
Ama bir sabah, köyün tepesinde donmuş bir çeşmeden su alırken Zehra’yla karşılaştı. Kadın, minik öğrencilerinin eline eldiven geçiriyor, nefesiyle küçük parmakları ısıtıyordu.
“Senin çizdiğin planlar suyu kurtaracak Kerem,” dedi Zehra, “ama bazen bir çocuğun parmak ucundaki don, bütün kasabanın kalbini soğutur.”
Kerem o cümleyi hiç unutmadı. Çünkü o gün anladı: don sadece toprakta değil, insanın içinde de yaşar. Ve o içsel donu çözmek için sadece mühendislik değil, şefkat de gerekir.
Birlikte Çözüm: Akıl ve Duygu Dengesi
O kışın en sert gecesinde, kasabanın su hattı tamamen dondu. Halk panik içinde belediyeye koştu. Kerem, planlarını uygulamaya koydu ama çalışmalar günler sürdü.
Bu arada Zehra, okulun sobasını gece gündüz yaktırdı, öğrenciler için battaniyeler örgüldü, kadınlar birbirine çorba taşıdı.
Bir akşam, soğuktan kırılan boruların başında Kerem, donmuş toprağı kazarken Zehra geldi. Elinde termosla sıcak çay vardı.
“Sen bu şehri aklınla ısıtıyorsun, ben kalbimle,” dedi gülümseyerek.
“Belki birlikte, gerçekten baharı getiririz.”
O an, ikisinin de yüzünden çıkan buhar, sanki kasabanın üzerindeki donu biraz çözmüştü.
Donlu Gün Sayısı En Fazla Nerede?
Evet, meteorolojik olarak bu sorunun cevabı basit: Erzurum, Kars, Ardahan ve çevresi Türkiye’nin donlu gün sayısı en fazla olan yerleridir. Ama insan hikâyeleri öyle kolay ölçülmez.
Belki de asıl soru şudur:
Donlu gün sayısı en fazla nerede?
Belki kalbini kapatan şehirlerde…
Belki de birbirini unutan insanlarda.
Zehra ve Kerem’in hikâyesi bize bunu hatırlatıyor:
Don sadece hava durumuyla ilgili değildir; bazen ilgisizlik, bazen sevgisizliktir o don. Ve çözülmesi için bir harita değil, bir insanın sıcaklığı gerekir.
Forumun Kalbine Soru: Sizce Donu Kim Çözer?
– Sizce soğukla mücadelede akıl mı, yürek mi daha etkili?
– Hayatta karşılaştığınız “donlu günlerde” kimler yanınızdaydı?
– Bir kasabayı ısıtan şey plan mıydı, dayanışma mı?
– Donu çözmek için strateji mi gerekir, empati mi?
Forumdaşlar, belki de bu hikâye sadece bir kasabadan değil, hepimizden bir parça anlatıyor.
Her birimizin içinde bir “kış” var. Kimi bunu mühendis aklıyla çözmeye çalışıyor, kimi bir tebessümle.
Ama asıl mesele, o kışın içinde birine el uzatabilmekte.
Son Söz: Donu Çözen İnsan
Bir sabah Kerem’in hazırladığı sistem tamamlandı. Borular artık donmuyordu.
Zehra okulun duvarına bir not astı:
> “Sıcak suyu getiren akla, sıcak kalpleri unutmayan yüreklere selam olsun.”
Kasaba yeniden nefes aldı.
Ve herkes biliyordu: donlu gün sayısı hâlâ çoktu ama artık o don, insanların içinde değil, sadece hava raporlarında kalmıştı.
Belki de Türkiye’nin en çok donlu gün yaşayan yerinde, en sıcak hikâye orada yaşandı.
Ve o hikâye bize hâlâ soruyor:
“Sence, senin içindeki donu kim çözer?”