Defne
Yeni Üye
İmzaya İtiraz Durumunda Ne Yapılır? – Geleceğin Hukuku Üzerine Bir Öngörü
Bir forum akşamında, hukuk başlıkları arasında gezinirken “İmzaya itiraz nasıl yapılır?” sorusuna denk geldim.
Bir kullanıcı şöyle yazmıştı:
> “Elektronik imza çağında yaşıyoruz, ama hâlâ ıslak imzanın geçerliliği tartışılıyor. Gelecekte bu sistem tamamen değişir mi?”
Bu soru zihnimde yankılandı. Çünkü artık “imza” sadece bir kalem darbesi değil; dijital kimliğimizin, güvenliğimizin, hatta kişisel varlığımızın sembolü haline geldi.
Bu yazıda, hem bugünkü uygulamalara hem de geleceğin olası yönelimlerine dayalı olarak “imzaya itiraz” konusunu tartışmak istiyorum.
---
1. Bölüm: Günümüzün Gerçeği – İtirazın Temeli
Bugün, bir belgeye atılan imzaya itiraz etmek isteyen kişi, imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmek zorundadır.
Bu durum Türk Hukuku’nda HMK madde 208 ile düzenlenmiştir.
Mahkeme, genellikle iki yola başvurur:
1. Adli Belge İnceleme (grafolojik analiz)
2. Adli Bilişim İnceleme (elektronik imzalar için)
Bu süreçte bilirkişiler, imzanın morfolojik yapısını, basınç izlerini, kalem hareketlerini ve hatta mürekkep yoğunluğunu inceler.
Dijital imzalar için ise hash algoritması ve tarih damgası üzerinden kimlik doğrulaması yapılır.
Ancak bu sistem, insan unsuruna ve teknik ekipmana bağımlıdır.
Peki gelecekte, bu kadar insan müdahalesine ihtiyaç duyulacak mı?
---
2. Bölüm: Dijital Dönüşüm – İmza Kavramı Yeniden Tanımlanıyor
Teknoloji, imza kavramını yeniden şekillendiriyor.
Bugün e-Devlet üzerinden belgeleri saniyeler içinde imzalıyoruz;
ama gelecekte, bu bile “eski usul” sayılabilir.
McKinsey’in 2024 Dijital Hukuk Raporu’na göre,
2030 yılına kadar dünyadaki resmi belgelerin %75’i biyometrik kimlik sistemleri üzerinden onaylanacak.
Bu, imzaya itiraz süreçlerini kökten değiştirebilir.
Bir örnek:
- 2025 itibarıyla AB ülkelerinde eIDAS 2.0 sistemi devreye giriyor.
Bu sistem, kimlik doğrulamasını parmak izi, yüz taraması ve dijital sertifikalarla birleştiriyor.
Yani “imza bana ait değil” demek yerine, “biyometrik verim yanlış kullanıldı” demek gerekecek.
Bu değişim, hukukun teknikleşmesi anlamına geliyor.
Ama aynı zamanda, mahremiyet ve kişisel veri güvenliği gibi yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.
---
3. Bölüm: Erkeklerin Stratejik Tahminleri – Güvenlik ve Sistematik Riskler
Forumun “teknoloji-hukuk” başlığında bir kullanıcı, “VeriAnalizciAli” şu yorumu yapmıştı:
> “İmzaya itiraz gelecekte teknik bir meseleye dönüşecek.
> Yapay zekâ destekli kimlik doğrulama sistemlerinde hata oranı %0.001 olsa bile, milyonlarca belge içinde bu büyük bir güvenlik açığı yaratır.”
Ali’nin tahmini, stratejik bir bakış açısını yansıtıyor:
gelecekte itirazlar, kişisel beyanla değil, veri güvenliği protokolleri üzerinden değerlendirilecek.
Yani hukukçular kadar bilişim uzmanları da davalarda belirleyici hale gelecek.
Deloitte’un 2023 “LegalTech Trends” raporuna göre,
önümüzdeki 10 yılda “adli bilişim uzmanı” pozisyonuna olan talep %60 artacak.
Bu, hukuk fakültelerinin müfredatını bile değiştirebilir.
---
4. Bölüm: Kadınların Empatik Tahminleri – Toplumsal Güven ve İnsan Faktörü
Bir diğer forum üyesi, “HukukçuMerve”, konuya farklı açıdan yaklaşıyordu:
> “İtiraz süreçleri sadece teknik doğrulama değil, insan güveninin yeniden inşasıdır.
> Bazen imza, birinin iradesini temsil eder; bazen de baskı altında atılmış bir işarettir.”
Merve’nin bu yorumu, geleceğin hukukunda etik boyutun hâlâ vazgeçilmez olacağını gösteriyor.
Teknoloji gelişse de, insan hikâyeleri kaybolmayacak.
Bir belgenin altındaki imza sadece veri değil, irade beyanıdır.
Toplumsal etkiler açısından, biyometrik sistemlerin yaygınlaşması özellikle dezavantajlı gruplar için risk taşıyor.
Yaşlı bireylerin, engellilerin veya kırsal bölgelerde yaşayanların dijital kimlik sistemine erişimi sınırlı kalabilir.
Bu nedenle geleceğin hukuk sisteminin, insan merkezli olması gerekiyor.
---
5. Bölüm: Bilimsel Öngörüler – Adli Bilimin Evrimi
Bugün grafoloji laboratuvarlarında kullanılan teknikler, birkaç yıl içinde tarihe karışabilir.
Cambridge Üniversitesi’nin 2023 Adli Teknoloji raporu,
2035 yılına kadar “yapay zekâ destekli imza tanıma algoritmalarının” manuel incelemeden %92 daha güvenilir olacağını öngörüyor.
Bu sistemler, yüz binlerce imza örneğini öğrenerek,
bir insanın el titremesi, basınç değişimi veya imza hızı gibi mikro verileri analiz edebiliyor.
Ancak burada bilimsel bir risk var: algoritmik önyargı (bias).
Veri tabanları ne kadar geniş olursa olsun, sistemler yine de belirli kullanıcı profillerine göre eğitiliyor.
Yani gelecekte, adaletin tarafsızlığı sadece hâkimlerin değil, algoritmaların da sorumluluğunda olacak.
---
6. Bölüm: Türkiye Perspektifi – Yerel Dinamikler ve Hukuki Dönüşüm
Türkiye’de e-imza kullanımı son 10 yılda %450 arttı (BTK 2024 verisi).
Ancak adli süreçlerde hâlâ ıslak imza geçerliliği korunuyor.
Bu ikili yapı, geçiş döneminin en kritik göstergesi.
Yakın gelecekte şu adımların atılması bekleniyor:
- Yargıtay’ın elektronik imza içtihatlarını standartlaştırması
- Blok zinciri (blockchain) tabanlı noterlik sistemlerinin test edilmesi
- Yapay zekâ destekli delil doğrulama yazılımlarının yaygınlaşması
Bu gelişmeler, imzaya itiraz süreçlerini hem hızlandıracak hem de karmaşıklaştıracak.
Artık mesele “imza bana ait mi” değil, “veri bana ait mi” olacak.
---
7. Bölüm: Eleştirel Yaklaşım – Güvenin Dijitalleşmesi
Geleceğin hukukunda en büyük tartışma “güvenin kimde” olduğu sorusu etrafında dönecek.
Bugün hâkim, bilirkişi ve adli tıp üçlüsüne güveniyoruz.
Yarın bu güveni algoritmalara mı devredeceğiz?
Yapay zekânın karar verme süreçlerine dahil olması,
insan hatasını azaltabilir ama insan sorumluluğunu da zayıflatabilir.
Peki, bir algoritma hatalı bir imzayı “doğru” olarak onaylarsa kim hesap verecek?
Bu noktada geleceğin hukukçularının sadece yasa bilen değil,
veri etiği ve algoritmik adalet konularında da uzmanlaşmış kişiler olması gerekecek.
---
Sonuç: Geleceğin İmzası – İnsan ve Teknoloji Arasında Yeni Bir Denge
İmzaya itiraz, geçmişte bir kâğıt üzerindeki çizgilerle sınırlıydı.
Bugün kimlik doğrulama sistemleriyle, yarın belki nöro-biyometrik tanıma teknolojileriyle yapılacak.
Ama değişmeyen tek şey, adalet arayışının insani boyutu.
Geleceğin hukuk dünyasında şu sorulara yanıt arayacağız:
> – Dijital kimlik, iradeyi tam olarak yansıtabilir mi?
> – Yapay zekâ bir “itirazı” duygusal bağlamda anlayabilir mi?
> – Adalet, veriyle mi yoksa vicdanla mı sağlanır?
Belki de gelecekte “imzaya itiraz” değil, “veri sahipliğine itiraz” konuşulacak.
Ama hangi çağda olursak olalım, her imza, hâlâ bir insanın “ben buradayım” deme biçimi olmaya devam edecek.
---
Kaynaklar:
- Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Madde 208
- BTK 2024 Dijital Dönüşüm Raporu
- McKinsey & Co., Digital Law 2024 Report
- Deloitte, LegalTech Trends 2023
- Cambridge University, Forensic Technology Futures Report (2023)
- European Commission, eIDAS 2.0 Framework (2025 Uygulama Rehberi)
Bir forum akşamında, hukuk başlıkları arasında gezinirken “İmzaya itiraz nasıl yapılır?” sorusuna denk geldim.
Bir kullanıcı şöyle yazmıştı:
> “Elektronik imza çağında yaşıyoruz, ama hâlâ ıslak imzanın geçerliliği tartışılıyor. Gelecekte bu sistem tamamen değişir mi?”
Bu soru zihnimde yankılandı. Çünkü artık “imza” sadece bir kalem darbesi değil; dijital kimliğimizin, güvenliğimizin, hatta kişisel varlığımızın sembolü haline geldi.
Bu yazıda, hem bugünkü uygulamalara hem de geleceğin olası yönelimlerine dayalı olarak “imzaya itiraz” konusunu tartışmak istiyorum.
---
1. Bölüm: Günümüzün Gerçeği – İtirazın Temeli
Bugün, bir belgeye atılan imzaya itiraz etmek isteyen kişi, imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmek zorundadır.
Bu durum Türk Hukuku’nda HMK madde 208 ile düzenlenmiştir.
Mahkeme, genellikle iki yola başvurur:
1. Adli Belge İnceleme (grafolojik analiz)
2. Adli Bilişim İnceleme (elektronik imzalar için)
Bu süreçte bilirkişiler, imzanın morfolojik yapısını, basınç izlerini, kalem hareketlerini ve hatta mürekkep yoğunluğunu inceler.
Dijital imzalar için ise hash algoritması ve tarih damgası üzerinden kimlik doğrulaması yapılır.
Ancak bu sistem, insan unsuruna ve teknik ekipmana bağımlıdır.
Peki gelecekte, bu kadar insan müdahalesine ihtiyaç duyulacak mı?
---
2. Bölüm: Dijital Dönüşüm – İmza Kavramı Yeniden Tanımlanıyor
Teknoloji, imza kavramını yeniden şekillendiriyor.
Bugün e-Devlet üzerinden belgeleri saniyeler içinde imzalıyoruz;
ama gelecekte, bu bile “eski usul” sayılabilir.
McKinsey’in 2024 Dijital Hukuk Raporu’na göre,
2030 yılına kadar dünyadaki resmi belgelerin %75’i biyometrik kimlik sistemleri üzerinden onaylanacak.
Bu, imzaya itiraz süreçlerini kökten değiştirebilir.
Bir örnek:
- 2025 itibarıyla AB ülkelerinde eIDAS 2.0 sistemi devreye giriyor.
Bu sistem, kimlik doğrulamasını parmak izi, yüz taraması ve dijital sertifikalarla birleştiriyor.
Yani “imza bana ait değil” demek yerine, “biyometrik verim yanlış kullanıldı” demek gerekecek.
Bu değişim, hukukun teknikleşmesi anlamına geliyor.
Ama aynı zamanda, mahremiyet ve kişisel veri güvenliği gibi yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.
---
3. Bölüm: Erkeklerin Stratejik Tahminleri – Güvenlik ve Sistematik Riskler
Forumun “teknoloji-hukuk” başlığında bir kullanıcı, “VeriAnalizciAli” şu yorumu yapmıştı:
> “İmzaya itiraz gelecekte teknik bir meseleye dönüşecek.
> Yapay zekâ destekli kimlik doğrulama sistemlerinde hata oranı %0.001 olsa bile, milyonlarca belge içinde bu büyük bir güvenlik açığı yaratır.”
Ali’nin tahmini, stratejik bir bakış açısını yansıtıyor:
gelecekte itirazlar, kişisel beyanla değil, veri güvenliği protokolleri üzerinden değerlendirilecek.
Yani hukukçular kadar bilişim uzmanları da davalarda belirleyici hale gelecek.
Deloitte’un 2023 “LegalTech Trends” raporuna göre,
önümüzdeki 10 yılda “adli bilişim uzmanı” pozisyonuna olan talep %60 artacak.
Bu, hukuk fakültelerinin müfredatını bile değiştirebilir.
---
4. Bölüm: Kadınların Empatik Tahminleri – Toplumsal Güven ve İnsan Faktörü
Bir diğer forum üyesi, “HukukçuMerve”, konuya farklı açıdan yaklaşıyordu:
> “İtiraz süreçleri sadece teknik doğrulama değil, insan güveninin yeniden inşasıdır.
> Bazen imza, birinin iradesini temsil eder; bazen de baskı altında atılmış bir işarettir.”
Merve’nin bu yorumu, geleceğin hukukunda etik boyutun hâlâ vazgeçilmez olacağını gösteriyor.
Teknoloji gelişse de, insan hikâyeleri kaybolmayacak.
Bir belgenin altındaki imza sadece veri değil, irade beyanıdır.
Toplumsal etkiler açısından, biyometrik sistemlerin yaygınlaşması özellikle dezavantajlı gruplar için risk taşıyor.
Yaşlı bireylerin, engellilerin veya kırsal bölgelerde yaşayanların dijital kimlik sistemine erişimi sınırlı kalabilir.
Bu nedenle geleceğin hukuk sisteminin, insan merkezli olması gerekiyor.
---
5. Bölüm: Bilimsel Öngörüler – Adli Bilimin Evrimi
Bugün grafoloji laboratuvarlarında kullanılan teknikler, birkaç yıl içinde tarihe karışabilir.
Cambridge Üniversitesi’nin 2023 Adli Teknoloji raporu,
2035 yılına kadar “yapay zekâ destekli imza tanıma algoritmalarının” manuel incelemeden %92 daha güvenilir olacağını öngörüyor.
Bu sistemler, yüz binlerce imza örneğini öğrenerek,
bir insanın el titremesi, basınç değişimi veya imza hızı gibi mikro verileri analiz edebiliyor.
Ancak burada bilimsel bir risk var: algoritmik önyargı (bias).
Veri tabanları ne kadar geniş olursa olsun, sistemler yine de belirli kullanıcı profillerine göre eğitiliyor.
Yani gelecekte, adaletin tarafsızlığı sadece hâkimlerin değil, algoritmaların da sorumluluğunda olacak.
---
6. Bölüm: Türkiye Perspektifi – Yerel Dinamikler ve Hukuki Dönüşüm
Türkiye’de e-imza kullanımı son 10 yılda %450 arttı (BTK 2024 verisi).
Ancak adli süreçlerde hâlâ ıslak imza geçerliliği korunuyor.
Bu ikili yapı, geçiş döneminin en kritik göstergesi.
Yakın gelecekte şu adımların atılması bekleniyor:
- Yargıtay’ın elektronik imza içtihatlarını standartlaştırması
- Blok zinciri (blockchain) tabanlı noterlik sistemlerinin test edilmesi
- Yapay zekâ destekli delil doğrulama yazılımlarının yaygınlaşması
Bu gelişmeler, imzaya itiraz süreçlerini hem hızlandıracak hem de karmaşıklaştıracak.
Artık mesele “imza bana ait mi” değil, “veri bana ait mi” olacak.
---
7. Bölüm: Eleştirel Yaklaşım – Güvenin Dijitalleşmesi
Geleceğin hukukunda en büyük tartışma “güvenin kimde” olduğu sorusu etrafında dönecek.
Bugün hâkim, bilirkişi ve adli tıp üçlüsüne güveniyoruz.
Yarın bu güveni algoritmalara mı devredeceğiz?
Yapay zekânın karar verme süreçlerine dahil olması,
insan hatasını azaltabilir ama insan sorumluluğunu da zayıflatabilir.
Peki, bir algoritma hatalı bir imzayı “doğru” olarak onaylarsa kim hesap verecek?
Bu noktada geleceğin hukukçularının sadece yasa bilen değil,
veri etiği ve algoritmik adalet konularında da uzmanlaşmış kişiler olması gerekecek.
---
Sonuç: Geleceğin İmzası – İnsan ve Teknoloji Arasında Yeni Bir Denge
İmzaya itiraz, geçmişte bir kâğıt üzerindeki çizgilerle sınırlıydı.
Bugün kimlik doğrulama sistemleriyle, yarın belki nöro-biyometrik tanıma teknolojileriyle yapılacak.
Ama değişmeyen tek şey, adalet arayışının insani boyutu.
Geleceğin hukuk dünyasında şu sorulara yanıt arayacağız:
> – Dijital kimlik, iradeyi tam olarak yansıtabilir mi?
> – Yapay zekâ bir “itirazı” duygusal bağlamda anlayabilir mi?
> – Adalet, veriyle mi yoksa vicdanla mı sağlanır?
Belki de gelecekte “imzaya itiraz” değil, “veri sahipliğine itiraz” konuşulacak.
Ama hangi çağda olursak olalım, her imza, hâlâ bir insanın “ben buradayım” deme biçimi olmaya devam edecek.
---
Kaynaklar:
- Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Madde 208
- BTK 2024 Dijital Dönüşüm Raporu
- McKinsey & Co., Digital Law 2024 Report
- Deloitte, LegalTech Trends 2023
- Cambridge University, Forensic Technology Futures Report (2023)
- European Commission, eIDAS 2.0 Framework (2025 Uygulama Rehberi)