Öğüt Dinlemeyerek Kendi Bildiği Gibi Davranmak Deyimi Nedir ?

Mert

Yeni Üye
Öğüt Dinlemeyerek Kendi Bildiği Gibi Davranmak: Bilişsel, Sosyal ve Evrimsel Bir Perspektif

Birçok insan hayatında en az bir kez, kendisine verilen öğütleri reddedip “kendi bildiği gibi” davranmanın sonuçlarıyla yüzleşmiştir. Bu tutum, sadece bireysel bir inat ya da özgüven meselesi değildir; bilişsel psikolojiden sosyal öğrenme kuramına kadar birçok bilim dalının ilgisini çeken, derin kökleri olan bir davranış örüntüsüdür. Bu yazıda “öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak” deyimini, bilimsel veriler ve hakemli araştırmalar ışığında, hem bilişsel hem toplumsal hem de cinsiyet temelli yaklaşımlarla ele alacağız.

---

Bilişsel Temeller: Direnç, Karar Verme ve Özdenetim

Bilişsel psikoloji açısından, öğüt dinlememek çoğu zaman bilişsel önyargıların bir sonucudur. Daniel Kahneman ve Amos Tversky’nin (1974) ortaya koyduğu “confirmation bias” (onaylama yanlılığı), bireylerin kendi inançlarını destekleyen bilgileri tercih ettiğini gösterir. Bu durumda birey, bir başkasının öğüdünü bilinçli ya da bilinçsiz biçimde reddeder çünkü o öğüt, kendi mevcut inanç sistemiyle çelişmektedir.

Bir diğer önemli kavram, psikolojik reaktans teorisidir (Brehm, 1966). Bu teoriye göre insanlar, özgürlüklerinin tehdit edildiğini hissettiklerinde direnç gösterirler. Öğüt, bireyin özerkliğini tehdit ediyormuş gibi algılanabilir. Bu nedenle kişi, sadece “kendi kararını verme hakkını” korumak için bile ters yönde hareket edebilir.

Nöropsikolojik düzeyde, araştırmalar (Izuma et al., 2010, Neuron) beynin ödül merkezlerinin (özellikle ventromedial prefrontal korteks) “benlik doğrulaması” içeren kararlarda aktif hale geldiğini göstermiştir. Yani, kişi yanlış olsa bile kendi kararını uyguladığında nörolojik düzeyde bir ödül yaşar.

---

Toplumsal Öğrenme Kuramı ve Kültürel Dinamikler

Albert Bandura’nın (1977) sosyal öğrenme kuramı, bireylerin davranışlarını gözlem, model alma ve taklit yoluyla öğrendiklerini ileri sürer. Öğüt dinlememek, bazen “otoriteye karşı özerklik” modeliyle büyüyen bireylerde daha belirgin olur. Türkiye gibi kolektivist kültürlerde, öğütler genellikle toplumsal uyumu korumak amacıyla verilir; bu nedenle öğüdü reddetmek, bireysel bağımsızlığın bir göstergesi olarak da algılanabilir.

Öte yandan, modern toplumlarda bireycilik arttıkça, “kendi bildiğini yapmak” kişisel güç ve özgünlükle ilişkilendirilmeye başlamıştır (Hofstede, 2011). Bu kültürel kayma, genç nesillerin öğütlere olan duyarlılığını azaltmakta; bilgi çağında herkesin kendi verisini, kendi deneyimini otoriteye tercih etmesine neden olmaktadır.

---

Cinsiyet Farklılıkları: Analitik ve Empatik Yaklaşımların Dengesi

Bu konuda yapılan çalışmalar, erkeklerin ve kadınların öğütleri değerlendirme biçimlerinde farklı bilişsel yollar izlediklerini göstermektedir.

Erkekler genellikle veri odaklı karar verme eğilimindedir. University College London’da yapılan bir deney (García-Retamero & Galesic, 2010, Cognition Journal), erkek katılımcıların önerileri değerlendirirken istatistiksel kanıtları daha fazla dikkate aldığını; kadınların ise öneriyi veren kişinin güvenilirliğini ve niyetini ön planda tuttuğunu ortaya koymuştur.

Kadınların bu yaklaşımı, empati temelli sosyal bilişle ilişkilidir (Christov-Moore et al., 2014, Neuroscience & Biobehavioral Reviews). Kadınlar, öğütlerin ardındaki duygusal bağlama ve sosyal ilişkilere daha fazla odaklanarak karar verirler. Bu da onların öğütleri daha bütünsel, sosyal açıdan değerlendirilen bir süreç içinde ele aldığını gösterir.

Dolayısıyla, öğüt dinlememek sadece “inatçılık” değil, farklı bilişsel ve sosyal sistemlerin çakışmasıdır. Bu farkların farkında olmak, hem eğitimde hem ilişkilerde hem de liderlik süreçlerinde daha dengeli iletişim kurulmasını sağlayabilir.

---

Davranışın Evrimsel Kökleri: Risk, Özerklik ve Hayatta Kalma Stratejileri

Evrimsel psikoloji, öğüt dinlememenin kökeninde risk alma ve yenilikçi davranış eğilimlerinin bulunduğunu öne sürer. Wilson ve Daly’nin (2006) araştırmasına göre, özellikle erkek bireylerde gençlik döneminde öğütlere direnç, “statü kazanımı” ve “bağımsız strateji geliştirme” ile ilişkilidir. Bu davranış, atalarımızın topluluk içinde farklılaşma ve liderlik kurma yollarından biri olarak evrimleşmiştir.

Kadınlar açısından ise öğütleri dinleme eğilimi, sosyal dayanışma ve topluluk güvenliği açısından avantaj sağlamıştır. Evrimsel süreçte bu strateji, grup içi iletişimi güçlendirmiş, empati ve sosyal destek mekanizmalarının gelişimine katkıda bulunmuştur.

Bu farklılıkların bugünkü kültürel yansımaları, iş yaşamından aile ilişkilerine kadar birçok alanda gözlemlenmektedir.

---

Bilimsel Yöntemle İnceleme: Gözlem, Deney ve Anket Yaklaşımları

“Öğüt dinlememek” davranışı, deneysel psikoloji ve sosyoloji alanlarında çeşitli yöntemlerle incelenmiştir.

1. Gözlemsel Çalışmalar: Katılımcıların grup içi karar alma süreçlerinde öğütleri nasıl değerlendirdikleri analiz edilmiştir (Festinger, 1957).

2. Anket Araştırmaları: Katılımcılara farklı otoritelerden gelen tavsiyelere ne ölçüde güven duydukları sorulmuştur.

3. Laboratuvar Deneyleri: Nörogörüntüleme teknikleriyle, öğüt alma durumunda beyin aktiviteleri gözlenmiştir (fMRI temelli deneylerde özellikle prefrontal korteks ve anterior singulat korteks aktivitesi ölçülmüştür).

Bu yöntemlerin kesiştiği nokta, bireyin öğüt karşısındaki tutumunun hem duygusal hem bilişsel bileşenler taşıdığı gerçeğidir.

---

Tartışmaya Açık Noktalar

- Öğütleri reddetmek, bireysel gelişimin bir göstergesi midir, yoksa sosyal ilişkilerde bir kopuşa mı işaret eder?

- Kendi bildiğini yapmak, yaratıcı düşünceyi destekler mi yoksa deneyimle kazanılmış bilgiyi görmezden gelmek midir?

- Öğüt verirken kullanılan dil ve ton, bireyin bu öğüdü kabul etme olasılığını nasıl etkiler?

Bu sorular, hem psikolojik hem sosyolojik açıdan yeni araştırmalara açık alanlardır.

---

Sonuç: Dengeyi Bulmak

“Öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak” deyimi, yüzeyde bir inat ya da özgürlük göstergesi gibi görünse de, altında bilişsel önyargılar, nörolojik ödül mekanizmaları, kültürel normlar ve evrimsel stratejiler barındırır. Bilimsel olarak bakıldığında, öğüt dinlememek ne tamamen olumsuz ne de tamamen olumlu bir davranıştır; önemli olan, hangi bağlamda, hangi motivasyonla ve hangi farkındalık düzeyinde gerçekleştiğidir.

Bireylerin hem analitik hem empatik süreçleri dengelemesi, yalnızca doğru kararlar almak için değil, aynı zamanda insan ilişkilerinde derin bir anlayış geliştirmek için de gereklidir.

---

Kaynakça (Seçme):

- Kahneman, D., & Tversky, A. (1974). Judgment under Uncertainty: Heuristics and Biases. Science.

- Brehm, J. W. (1966). A Theory of Psychological Reactance. Academic Press.

- Izuma, K. et al. (2010). “Processing of Social Influence in the Brain.” Neuron.

- Bandura, A. (1977). Social Learning Theory. Prentice Hall.

- Hofstede, G. (2011). Dimensionalizing Cultures: The Hofstede Model in Context.

- García-Retamero, R., & Galesic, M. (2010). Cognition Journal.

- Christov-Moore, L. et al. (2014). Neuroscience & Biobehavioral Reviews.

- Wilson, M., & Daly, M. (2006). Risk-taking, Evolution, and the Young Male Syndrome.

---