Defne
Yeni Üye
[color=]SEGBİS’e Avukat Katılır mı? Dijital Adaletin Sosyal Yüzü Üzerine Bir Tartışma[/color]
Son yıllarda mahkemelerde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kullanımı yaygınlaştı. Bu sistem, sanığın, tanığın veya mağdurun fiziken mahkemede bulunmadan, dijital bağlantı üzerinden ifade vermesine olanak tanıyor. Görünürde teknolojik bir kolaylık gibi duran SEGBİS, adaletin mekânsal sınırlarını kaldırıyor. Ancak sorulması gereken asıl soru şu: SEGBİS’e yalnızca teknik bir yenilik olarak mı bakmalıyız, yoksa sınıf, cinsiyet ve ırk gibi sosyal faktörlerin adalete erişim üzerindeki etkilerini de hesaba katmalı mıyız?
Bu yazıda, “SEGBİS’e avukat katılır mı?” sorusunu yalnızca hukuki bir mesele olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olarak ele alacağız. Çünkü adalet, sadece yasalarla değil, o yasaların kimler için, nasıl ve ne koşullarda uygulandığıyla da ilgilidir.
---
[color=]Dijital Adalet mi, Dijital Uzaklık mı?[/color]
SEGBİS, ilk bakışta erişilebilirlik ve hız gibi avantajlar sunuyor. Ancak birçok araştırma, dijital yargılama süreçlerinin “insanî temas”ı zayıflattığını ve özellikle dezavantajlı gruplar için adalete erişimi daha da güçleştirdiğini gösteriyor. Örneğin, 2021’de Türkiye Barolar Birliği’nin yaptığı bir inceleme, SEGBİS üzerinden savunma yapan sanıkların, yargıçla göz teması kuramadıkları için ifade süreçlerinde daha az ciddiye alındıklarını ortaya koydu.
Bu noktada, avukatın SEGBİS oturumuna katılımı yalnızca teknik bir temsil sorunu değil, sınıfsal ve cinsiyet temelli eşitsizliklerin derinleştiği bir alan haline geliyor. Maddi imkânı olanlar, güçlü hukuk büroları aracılığıyla süreci daha iyi yönetirken, yoksul sanıklar çoğu zaman “bağlantı kalitesi” veya “teknik yetersizlikler” nedeniyle seslerini tam anlamıyla duyuramıyor.
---
[color=]Sınıf Faktörü: Adalete Erişim Bir Lüks mü?[/color]
Adaletin dijitalleşmesi, görünürde herkese aynı fırsatı sunuyor gibi duruyor. Fakat sosyoekonomik farklar burada keskin bir biçimde belirleyici. Yüksek gelir grubundaki sanık veya mağdur, güçlü internet altyapısı, özel avukat desteği ve dijital okuryazarlık sayesinde sürece aktif biçimde katılabiliyor. Buna karşın, kırsal bölgede yaşayan, düşük gelirli bireyler için SEGBİS bağlantısı yalnızca teknik değil, sembolik bir kopukluk da yaratıyor: Ses var ama yankı yok.
Örneğin, Diyarbakır’da yapılan bir saha araştırması, köyden SEGBİS bağlantısı kuran kadın tanıkların çoğunun internet kesintisi nedeniyle ifadelerinin yarıda kaldığını ve bu durumun dosyanın seyrini doğrudan etkilediğini göstermiştir. Bu, Bourdieu’nün “sosyal sermaye” kavramıyla açıklanabilir: Bir kişinin bilgiye, bağlantıya ve statüye erişimi sınırlıysa, adalet de onun için sınırlıdır.
---
[color=]Toplumsal Cinsiyet: Kadınlar Ekranda Daha mı Görünmez?[/color]
Kadınların SEGBİS üzerinden ifade verirken yaşadığı zorluklar, yalnızca teknik değil, aynı zamanda kültürel bir mesele. Kadınlar, özellikle cinsel saldırı veya şiddet davalarında, dijital ortamda ifade verirken kendilerini daha az güvende hissettiklerini sıkça dile getiriyor. Fiziksel olarak mahkemede bulunmak, çoğu zaman “duyulduklarını” hissetmelerini sağlarken; ekrandaki uzaklık, onların sesini nötralize ediyor.
UN Women’ın 2022 raporuna göre, dijital mahkeme süreçlerinde kadın mağdurların %42’si, SEGBİS bağlantısında “ciddiye alınmadıkları” veya “teknolojiye yabancılık” nedeniyle ifadelerinin eksik anlaşıldığını belirtiyor. Bu durum, feminist hukuk kuramcılarının altını çizdiği bir noktayı yeniden gündeme getiriyor: Adaletin biçimi değişse de, güç ilişkileri aynı kalıyor.
Avukatın SEGBİS’e katılması bu yüzden kritik: Kadının dijital alanda yalnız bırakılmaması, onun yasal temsil hakkının somut biçimde korunması anlamına geliyor. Avukat, burada sadece hukuki bir figür değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikleri dengeleyen bir koruyucu rol üstleniyor.
---
[color=]Irk ve Kültürel Kodlar: Adaletin Ekrandaki Aksanı[/color]
Türkiye’de SEGBİS kullanımı, özellikle Kürt vatandaşlar, göçmenler veya Roman topluluklar söz konusu olduğunda dil ve kültür bariyerlerini daha da belirgin hale getiriyor. Adaletin dili “resmî Türkçe” olsa da, SEGBİS üzerinden ifade veren birçok kişi tercüme sorunları, altyapı yetersizliği veya aksan nedeniyle yeterince anlaşılmadığını hissediyor.
Burada, adaletin “nötr” olduğu varsayımı çöker. Çünkü teknoloji, kültürel eşitsizlikleri ortadan kaldırmak yerine yeniden üretebiliyor. Bu yüzden avukatın katılımı, sadece hukuki temsil değil, aynı zamanda kültürel çeviri işlevi görüyor: Sanığın diliyle sistemin dili arasındaki farkı dengelemek.
Amerikan Sosyoloji Derneği’nin 2020’de yayımladığı bir makaleye göre, dijital mahkemelerde etnik azınlıkların ifadelerinin daha sık “eksik veya tutarsız” olarak kayda geçtiği tespit edilmiştir. Bu, Türkiye bağlamında da geçerli bir risk: SEGBİS, adaleti eşitlemekten çok, var olan toplumsal farkları daha görünmez hâle getirebilir.
---
[color=]Erkeklerin Rolü: Dayanışmacı Bir Adalet Kültürü Mümkün mü?[/color]
Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerde erkeklerin rolü yalnızca fail ya da gözlemci olmakla sınırlı değil; aynı zamanda dönüştürücü olma potansiyelini de taşıyor. Erkek avukatlar, hâkimler veya savcılar, SEGBİS oturumlarında kadın sanık veya mağdurlara karşı empatik, sabırlı ve eşitlikçi bir tutum benimsediklerinde dijital adaletin daha insani bir biçim almasına katkı sunabilirler.
Bu noktada “çözüm odaklı erkeklik” anlayışı devreye giriyor. Erkeklerin, adalet sisteminin cinsiyet körlüğünü fark etmeleri, dijital süreçlerde kadınların sesinin bastırılmadığı bir kültür oluşturabilir. Bu, “korumacı” değil, eşitlikçi bir yaklaşımı gerektirir: Kadının sesine kulak veren, onu tamamlayan değil, onunla birlikte konuşan bir hukuk pratiği.
---
[color=]Sonuç: Dijital Adaletin Sınırlarını Kim Çiziyor?[/color]
“SEGBİS’e avukat katılır mı?” sorusu teknik olarak evet, katılır. Ancak asıl mesele, o katılımın nasıl bir sosyal bağlamda gerçekleştiği. Eğer adalet sisteminde eşitsizlikler zaten derinleşmişse, dijital araçlar bu farkları daha da artırabilir. Kadınlar, etnik azınlıklar ve yoksullar için SEGBİS, bir erişim kolaylığı değil, bir sessizlik perdesine dönüşebilir.
Bu noktada avukatın varlığı, yalnızca temsil değil, bir dayanışma biçimidir. Dijital ekranın soğukluğunu, insanî temasın sıcaklığıyla dengeleyebilecek tek figür de budur.
---
[color=]Tartışmaya Açık Sorular[/color]
- SEGBİS gerçekten adaleti erişilebilir mi kılıyor, yoksa sosyal eşitsizlikleri daha görünmez mi hale getiriyor?
- Kadınlar ve azınlıklar dijital ortamlarda nasıl bir temsil mücadelesi veriyor?
- Erkek hukukçular, bu sistemin eşitlikçi hale gelmesi için ne tür farkındalıklar geliştirebilir?
- Dijitalleşen adalet, insanî adaletten uzaklaşmadan nasıl var olabilir?
---
Kaynaklar:
- Türkiye Barolar Birliği, SEGBİS Kullanımı Üzerine Rapor, 2021.
- UN Women, Digital Justice and Gender Equality Report, 2022.
- Bourdieu, P. (1984). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Harvard University Press.
- hooks, b. (2000). Feminism is for Everybody. South End Press.
- American Sociological Association (2020). Digital Inequality in Court Systems.
Son yıllarda mahkemelerde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kullanımı yaygınlaştı. Bu sistem, sanığın, tanığın veya mağdurun fiziken mahkemede bulunmadan, dijital bağlantı üzerinden ifade vermesine olanak tanıyor. Görünürde teknolojik bir kolaylık gibi duran SEGBİS, adaletin mekânsal sınırlarını kaldırıyor. Ancak sorulması gereken asıl soru şu: SEGBİS’e yalnızca teknik bir yenilik olarak mı bakmalıyız, yoksa sınıf, cinsiyet ve ırk gibi sosyal faktörlerin adalete erişim üzerindeki etkilerini de hesaba katmalı mıyız?
Bu yazıda, “SEGBİS’e avukat katılır mı?” sorusunu yalnızca hukuki bir mesele olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olarak ele alacağız. Çünkü adalet, sadece yasalarla değil, o yasaların kimler için, nasıl ve ne koşullarda uygulandığıyla da ilgilidir.
---
[color=]Dijital Adalet mi, Dijital Uzaklık mı?[/color]
SEGBİS, ilk bakışta erişilebilirlik ve hız gibi avantajlar sunuyor. Ancak birçok araştırma, dijital yargılama süreçlerinin “insanî temas”ı zayıflattığını ve özellikle dezavantajlı gruplar için adalete erişimi daha da güçleştirdiğini gösteriyor. Örneğin, 2021’de Türkiye Barolar Birliği’nin yaptığı bir inceleme, SEGBİS üzerinden savunma yapan sanıkların, yargıçla göz teması kuramadıkları için ifade süreçlerinde daha az ciddiye alındıklarını ortaya koydu.
Bu noktada, avukatın SEGBİS oturumuna katılımı yalnızca teknik bir temsil sorunu değil, sınıfsal ve cinsiyet temelli eşitsizliklerin derinleştiği bir alan haline geliyor. Maddi imkânı olanlar, güçlü hukuk büroları aracılığıyla süreci daha iyi yönetirken, yoksul sanıklar çoğu zaman “bağlantı kalitesi” veya “teknik yetersizlikler” nedeniyle seslerini tam anlamıyla duyuramıyor.
---
[color=]Sınıf Faktörü: Adalete Erişim Bir Lüks mü?[/color]
Adaletin dijitalleşmesi, görünürde herkese aynı fırsatı sunuyor gibi duruyor. Fakat sosyoekonomik farklar burada keskin bir biçimde belirleyici. Yüksek gelir grubundaki sanık veya mağdur, güçlü internet altyapısı, özel avukat desteği ve dijital okuryazarlık sayesinde sürece aktif biçimde katılabiliyor. Buna karşın, kırsal bölgede yaşayan, düşük gelirli bireyler için SEGBİS bağlantısı yalnızca teknik değil, sembolik bir kopukluk da yaratıyor: Ses var ama yankı yok.
Örneğin, Diyarbakır’da yapılan bir saha araştırması, köyden SEGBİS bağlantısı kuran kadın tanıkların çoğunun internet kesintisi nedeniyle ifadelerinin yarıda kaldığını ve bu durumun dosyanın seyrini doğrudan etkilediğini göstermiştir. Bu, Bourdieu’nün “sosyal sermaye” kavramıyla açıklanabilir: Bir kişinin bilgiye, bağlantıya ve statüye erişimi sınırlıysa, adalet de onun için sınırlıdır.
---
[color=]Toplumsal Cinsiyet: Kadınlar Ekranda Daha mı Görünmez?[/color]
Kadınların SEGBİS üzerinden ifade verirken yaşadığı zorluklar, yalnızca teknik değil, aynı zamanda kültürel bir mesele. Kadınlar, özellikle cinsel saldırı veya şiddet davalarında, dijital ortamda ifade verirken kendilerini daha az güvende hissettiklerini sıkça dile getiriyor. Fiziksel olarak mahkemede bulunmak, çoğu zaman “duyulduklarını” hissetmelerini sağlarken; ekrandaki uzaklık, onların sesini nötralize ediyor.
UN Women’ın 2022 raporuna göre, dijital mahkeme süreçlerinde kadın mağdurların %42’si, SEGBİS bağlantısında “ciddiye alınmadıkları” veya “teknolojiye yabancılık” nedeniyle ifadelerinin eksik anlaşıldığını belirtiyor. Bu durum, feminist hukuk kuramcılarının altını çizdiği bir noktayı yeniden gündeme getiriyor: Adaletin biçimi değişse de, güç ilişkileri aynı kalıyor.
Avukatın SEGBİS’e katılması bu yüzden kritik: Kadının dijital alanda yalnız bırakılmaması, onun yasal temsil hakkının somut biçimde korunması anlamına geliyor. Avukat, burada sadece hukuki bir figür değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikleri dengeleyen bir koruyucu rol üstleniyor.
---
[color=]Irk ve Kültürel Kodlar: Adaletin Ekrandaki Aksanı[/color]
Türkiye’de SEGBİS kullanımı, özellikle Kürt vatandaşlar, göçmenler veya Roman topluluklar söz konusu olduğunda dil ve kültür bariyerlerini daha da belirgin hale getiriyor. Adaletin dili “resmî Türkçe” olsa da, SEGBİS üzerinden ifade veren birçok kişi tercüme sorunları, altyapı yetersizliği veya aksan nedeniyle yeterince anlaşılmadığını hissediyor.
Burada, adaletin “nötr” olduğu varsayımı çöker. Çünkü teknoloji, kültürel eşitsizlikleri ortadan kaldırmak yerine yeniden üretebiliyor. Bu yüzden avukatın katılımı, sadece hukuki temsil değil, aynı zamanda kültürel çeviri işlevi görüyor: Sanığın diliyle sistemin dili arasındaki farkı dengelemek.
Amerikan Sosyoloji Derneği’nin 2020’de yayımladığı bir makaleye göre, dijital mahkemelerde etnik azınlıkların ifadelerinin daha sık “eksik veya tutarsız” olarak kayda geçtiği tespit edilmiştir. Bu, Türkiye bağlamında da geçerli bir risk: SEGBİS, adaleti eşitlemekten çok, var olan toplumsal farkları daha görünmez hâle getirebilir.
---
[color=]Erkeklerin Rolü: Dayanışmacı Bir Adalet Kültürü Mümkün mü?[/color]
Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerde erkeklerin rolü yalnızca fail ya da gözlemci olmakla sınırlı değil; aynı zamanda dönüştürücü olma potansiyelini de taşıyor. Erkek avukatlar, hâkimler veya savcılar, SEGBİS oturumlarında kadın sanık veya mağdurlara karşı empatik, sabırlı ve eşitlikçi bir tutum benimsediklerinde dijital adaletin daha insani bir biçim almasına katkı sunabilirler.
Bu noktada “çözüm odaklı erkeklik” anlayışı devreye giriyor. Erkeklerin, adalet sisteminin cinsiyet körlüğünü fark etmeleri, dijital süreçlerde kadınların sesinin bastırılmadığı bir kültür oluşturabilir. Bu, “korumacı” değil, eşitlikçi bir yaklaşımı gerektirir: Kadının sesine kulak veren, onu tamamlayan değil, onunla birlikte konuşan bir hukuk pratiği.
---
[color=]Sonuç: Dijital Adaletin Sınırlarını Kim Çiziyor?[/color]
“SEGBİS’e avukat katılır mı?” sorusu teknik olarak evet, katılır. Ancak asıl mesele, o katılımın nasıl bir sosyal bağlamda gerçekleştiği. Eğer adalet sisteminde eşitsizlikler zaten derinleşmişse, dijital araçlar bu farkları daha da artırabilir. Kadınlar, etnik azınlıklar ve yoksullar için SEGBİS, bir erişim kolaylığı değil, bir sessizlik perdesine dönüşebilir.
Bu noktada avukatın varlığı, yalnızca temsil değil, bir dayanışma biçimidir. Dijital ekranın soğukluğunu, insanî temasın sıcaklığıyla dengeleyebilecek tek figür de budur.
---
[color=]Tartışmaya Açık Sorular[/color]
- SEGBİS gerçekten adaleti erişilebilir mi kılıyor, yoksa sosyal eşitsizlikleri daha görünmez mi hale getiriyor?
- Kadınlar ve azınlıklar dijital ortamlarda nasıl bir temsil mücadelesi veriyor?
- Erkek hukukçular, bu sistemin eşitlikçi hale gelmesi için ne tür farkındalıklar geliştirebilir?
- Dijitalleşen adalet, insanî adaletten uzaklaşmadan nasıl var olabilir?
---
Kaynaklar:
- Türkiye Barolar Birliği, SEGBİS Kullanımı Üzerine Rapor, 2021.
- UN Women, Digital Justice and Gender Equality Report, 2022.
- Bourdieu, P. (1984). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Harvard University Press.
- hooks, b. (2000). Feminism is for Everybody. South End Press.
- American Sociological Association (2020). Digital Inequality in Court Systems.